Posted on 25 Kasım 2010 by Şebnem Akalın
Yeni nesil aşkı bilmiyor diye hayıflanıyor herkes. Diyorlar ki her şey çok kolay ulaşılır olduğu için yeni nesil aşk yaşayamıyor. Gençlerde eski aşkların olmadığını düşünüyor ve eski aşklara özendiklerini söylüyorlar.
Anneler, babalar gençlerin gündelik ilişkiler yaşadıklarından şikâyet ediyorlar ve kimisi bunu ahlaksız buluyor kimisi belirli bir yaşa kadar böyle olmasının uygun olduğunu düşünüyor. Sanki zamanı geldiğinde o çocuk birden doğru ilişkiyi yaşayıverecek. Sevgiye ve aşka değer vermeden geçirdiği zamanların acısı çıkmayacak.
Ben, şimdiki gençlerin sevgi konusundaki duyarsızlığının tüm sorumlusunun bizim nesil ve bizden öncekiler olduğunu düşünüyorum. Biz çocuklarımıza sevmeyi, sevginin değerini öğretiyor muyuz? Aşkın kişiye katacaklarından bahsediyor muyuz?
Çoğumuzun çocuklarına öğütlediği şey şu; aman çocuğum şimdi bu işlerle ilgilenme daha küçüksün, derslerine engel olur. Sevmeyi ertelemeyi öğretiyoruz. Hiç kimseleri çocuklarımıza layık bulmuyoruz. Herkes potansiyel suçlu sanki. Bizim çocuklarımız birer melek başkalarının çocukları ise ellerinde kılıçları ile bizimkilere zarar vermek üzere bekleyen canavarlar. Arkadaşlarına güvenme ve sakın âşık olma çünkü acı çekersin.
Çok merak ediyorum oğluna; “âşık ol çocuğum bu dünyanın en güzel şeyidir, eğer acı çekersen de
bundan öğrenirsin ve daha güçlü ilerlersin bu hayatta” diyen kaç tane anne ve kızına; âşık olmanın, sevmenin erdem olduğundan bahseden kaç tane baba var?
Bizler, çok mu acı çektik acaba zamanında ve şimdi bu müthiş tecrübelerimizden çocuklarımızı yararlandırmaya çalışıyoruz. Onları korumak adına onlara sevgisizliği, güvenmemeyi, bencilliği öğretiyoruz. Ben çok “kazık” yedim çocuğum yemesin zihniyetiyle onların en temel ihtiyaçlarını ellerinden alıyoruz.
İnsan, doğası gereği acı ile öğreniyor. Nerede acı çektiğiniz bir nokta var oraya bakın, mutlaka öğrendiğiniz bir şeyler olduğunu göreceksiniz. Bu gözle bakıldığında acılar sevilir ve inanılmaz ama aynı zamanda da azalır.
Sevmek, insanı insan yapan en önemli unsurdur. Birisine güvenmek ve aslında hayata güvenmek, insanın hayatta ayakları yere basan, güçlü bir birey olmasını ve cesurca hareket etmesini sağlar.
Hayata güvenilmediğinde korkular, endişeler ve sevgisizlik sarıyor tüm bedeni ve bir insanda olan bu negatif durum tüm insanlara bulaşıyor bir şekilde. Oysa sevgi de bulaşıcıdır onu neden çoğaltmıyoruz? Çocuklarımıza en başta öğreteceğimiz şey sevmek olsun.
her zaman hep bir ağızdan söylediğimiz şarkı gibi;
dünyayı güzellik kurtaracak,
bir insanı sevmekle başlayacak herşey…
Şebnem Akalın