Genç bir kadın. Bana gelme sebebi mutsuzluk. Kızımla ilgili canım sıkılıyor dedi. En son ne oldu dedim, kızının uyuşturucu kullandığından şüphe ettiği için kavga etmişler ve kızı evden çıkıp gitmiş. Çok üzülüyorum diyor ve başlıyoruz vuruşlara. Üzülme, kızgınlık, öfke, korku duygularını rahatlattıktan sonra kendine kızgınlığı çıktı ortaya. Kendine kızgınlığını çalışmaya başladık, bir kaç tur sonra sorumluluktan yoruldum artık tüm sorumluluk benim üzerimde dedi.
Burada sorumluluklarını konuştuk, aslında anlatmak istediği ile anlattığının farklı olduğunu hissediyordum.
Konuşurken çok fazla korkuları olduğunu farkettim ve korkuları için çalışmaya başladık. Vuruş yaparken, bir yer hatırladığını söyledi, 17 yaşlarında oturduğu bir ev. Orada kardeşine yapılan haksızlık, bu duygusu ile çalıştığımızda ve duygu sakinleştiğinde, o haksızlığın hatırlattığı çocukluk anısı…
ve asıl travma hikayesi başladı. babası öldükten sonra köyde annesi ve babanesiyle yaşamaya başlamışlardı fakat anne çocuklarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmek yerine kendi hayatını kurtarmaya çalışmıştı. Kardeşi ve babanesinin karnını doyurmak dahil evle ilgili tüm sorumluluk tamamen 9 yaşındaki küçük kıza yani kendisine kalmıştı. Aynı zamanda okula da gidiyor ve okumaya çalışıyordu. Annesinin eve gelen erkek arkadaşlarının kendisine sarkıntılık etmeleri ile başa çıkma çabası da ayrı… (Tüm o sorumluluk ile ilgili baskılar o yaşlarda oluşmuştu)
Sonraki 1 saat ağlayıp, haykırarak, isyan ederek vuruşlarımızı yaptık. Çocukluk travması ile ilgili tüm duygular boşalıp rahatlayana kadar çalıştık. Değersizlik, sevilmemek, utanmak, üzülmek, kızgınlık, öfke, korku, baskı, şaşkınlık, çaresizlik duyguları teker teker sıfırlandı.
Son olarak “ben annem gibi değilim ki ben kızımın herşeyiyle ilgileniyorum o bana neden bunu yapıyor haksızlık bu” duygusunu da temizledik.
Üzerimdeki bütün yük kalkmış gibi hissediyorum dedi. Seansın sonunda rahatlamıştı, en önemlisi asıl sorunun kızı olmadığını anlamıştı. Bambaşka bir ruh hali ve yüz ifadesiyle ayrıldı.
Şebnem Akalın
Mayıs 2017